%36

İslam Mezhepleri Tarihi

  • 4.7 / 5
4.7 / 5
32,00 TL
50,00 TL
Kazancınız 18,00 TL
2.Hamur, Karton İnce Cilt, 448 Sayfa
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler

STOKTA VAR
650,00 TL
410,00 TL
Aynı Gün Kargo
STOKTA VAR
160,00 TL
98,00 TL
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


Kitap            İslam Mezhepleri Tarihi
Yazar           Hasan Gümüşoğlu
Yayınevi       Kayıhan Yayınları
Kağıt Cilt      2.Hamur, Karton İnce Cilt
Sayfa Ebat   448 Sayfa - 14x20 cm
Yayın Yılı      2018

 
 

Hasan Gümüşoğlu İslam Mezhepleri Tarihi kitabını incelemektesiniz.   
Kayıhan Yayınları İslam Mezhepleri Tarihi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2



Tarihin farklı kültürlerinden ve değişik inançlarından gelen insanlar, diğerlerinin inancını, düşüncelerini, hayat tarzını ve dünya görüşünü merak etmiştir. Günümüzde ise değişen sosyo-ekonomik şartlar, farklı kesimlere mensup insanları birbirleri ile münasebete zorlamaktadır. İlişkilerin sağlıklı olabilmesi için de diğer insanların itibar ettiği veya kıymet verdiği değerleri öğrenmek ayrıca bir zorunluluktur. Bu açıdan ait olduğu sosyal ve kültürel çevreyi bilmek, kişi için daha da ehemmiyet arz etmektedir.

Bu kitap size; Asr-ı Saadet’ten bu güne, Ehl-i Sünnet’in görüşlerinin yanında, Şia, Alevilik, Bektaşilik, Vehhâbîlik ve Kâdıyânîlik gibi fırkalar hakkında çok önemli bilgiler verecektir.

Eserin içeriğinde de göreceğiniz gibi, mezhep ve fırkaların görüşlerini, düşünce ve inanç sistemlerini kendi kaynaklarına dayanarak belirttikten sonra o meselede Ehl-i Sünnet’e mensup âlimlerin izahlarına da yer verilmiştir. Bu sebeple konunun, bütün yönleri ile okuyucular tarafından daha doğru bir şekilde anlaşılmasına imkân sağlanmıştır.

Kitabın hazırlanmasında akademik usûl ve esaslara riayet edilmekle birlikte okuyucunun anlayacağı şekilde sade bir dil kullanılmıştır.


     TAKDİM

Allah Teâlâ'nın son peygamber olarak gönderdiği Hz. Muhammed'in (s.a.v.) davetine icabet eden insanlar, arala­rında senelerdir süren anlaşmazlıklara son vermişler, İslâm'ın getirdiği değerlere sahip çıkarak huzura ermişlerdir. Asr-ı Saâdet'teki Müslümanlar, âyetlerin nüzûlüne şâhid olup, Fahr-i Kâinât'ın (s.a.v.) sohbetinin bereketi ile iç dünyalarını temiz­lemişler ve manevî âlemlerini nurlandırarak, sahâbe olma şe­refine ulaşmışlardır. İslâm uğrunda gösterdikleri büyük gayret ve fedakârlıklardan dolayı Allah Teâlâ, ashab-ı kiramdan razı olduğunu beyan etmiş, Resûl-i Ekrem de aynı şekilde onlardan memnun olduğunu açıklamıştır. Bu itibarla ashâb-ı kiram, ken­dilerinden sonraki müslümanlara numûne olmuşlardır.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatından sonra İslâm'ı doğru olarak bilen, samimi bir şekilde bildiklerini yaşayan ve bunları diğer insanlara ulaştırmayı kendilerine gaye edinen ashâb-ı kiram, Kur an'ı-Kerim'in, onun tefsiri ve tatbiki olan Peygamber Efendimizin sünnetinin sağlam bir şekilde sonraki nesillere aktarılmasında çok önemli bir vazifeyi ifa etmişler­dir. Tabiîn zamanında da Kur an-ı Kerim ve Sünnet temelinde sahâbe tarafından oluşturulan esaslara bağlı kalınması husu­sunda büyük gayret gösterilmiş ise de İslâm'ı yeni kabul eden kimseler arasında ilk Müslümanlar kadar İslâmî şuura sahip olmayan, dünyevî bir takım maksatları ön planda tutan insan­lar çoğalmaya başlayınca bir takım ihtilaflar, sünnete uymayan bidat görüşler ve inançlar ortaya çıkmıştır.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ve sahâbe devrinde bulunmayan bir diğer ifade ile sünnette yer almadığından dolayı bidat olarak değerlendirilen yeni dînî anlayış ve düşünceler müslümanla
rın büyük ekseriyeti tarafından kabul görmemiştir. Bununla beraber "Sünnet"te yer alan itikâdî esasları tam olarak ortaya koymak ve bidat ehlinin görüşlerini sistemli bir şekilde red­detmek için Ehl-i Sünnet âlimler bunlarla mücadelede büyük gayret göstermişlerdir. Bu âlimlerin geliştirdiği usul ve esas­ların sonraki müslümanlar tarafından geliştirilmesi ile "Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat" mezhebi teşekkül etmiştir.

"Mezheb", Arapça'da gidilen yol manasına geldiğinden hem amelî (fıkhî) hem de itikâdî sahada teşekkül eden ve büyük topluluklar tarafından takip edilen sistemler bu isimle ifade edilmiştir. Ülkemizde "mezheb"in bu manada kullanımı yay­gın olmakla birlikte İslâmî ilimlerde itikâdî sahada sonradan ortaya çıkanlar için "fırka" tabirine daha çok yer verilmiştir. Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in dışında kalan Ehl-i bidat fırkalar için fırka kelimesinin çoğulu (firak) ile beraber firak-ı dâlle ta­biri de kullanılmıştır.

Asırlardır Müslümanların büyük ekseriyeti tarafından kabul edilen Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat mezhebinin hakim olduğu coğ­rafyada ehl-i bidatin görüşleriyle mücadele genellikle ilmî usûller istikametinde olmuştur. Tarihte dinî hususlardaki ihtilafların siyâsî maksatlar için kullanılmasını ve bazı Ehl-i bidat fırkaların uygulamalarım istisna edecek olursak, Müslümanlar arasında kendi görüşlerini kabul ettirmede "şiddet" bir metot olarak kul­lanılmamıştır. Bu itibarla Müslümanlar arasında geçmiş devirler­de bazı çatışmalar vuku bulmakla beraber Avrupa'da olduğu gibi bir "Mezhepler Savaşı'ndan bahsetmek kolay değildir.
İslâm'ın diğer dinlere tanıdığı inanç hürriyeti sayesinde Asr-ı Saâdet'ten günümüze kadar İslâm âleminde farklı din­lere mensup kesimler devamlı bulunduğu gibi, müslümanlar arasında hakim mezhep olan Ehl-i Sünnet'ten faklı düşünen kimseler de sayıları az veya çok sürekli bulunmuştur. İtikâdî hususların zorla kabul ettirilmesini doğru bulmayan Ehl-i Sünnet mensupları, farklı fikirde olanlara karşı zor kullanmak yerine onları ilmî esaslarla ikna edip, gönülden kazanma yo­lunu tercih etmişlerdir. Müslümanların birliğine ve toplumun huzuruna zarar vermedikleri müddetçe farklı düşünen kimse­lerin üzerlerine gidilmemiştir. Asırlarca farklı kültürlere sahip insanları hakimiyeti altında tutan İslâm devletlerinde ve son olarak Osmanlı Devleti'nde farklı din ve inançlara sahip insan­lar, huzurlu bir şekilde yaşamışlardır.

Birinci Dünya Savaşının neticesinde tasfiye edilen Osman­lı Devletinin hakim olduğu coğrafyada özellikle Ortadoğu'da sömürgeci güçler tarafından oluşturulan küçük devletler yet­miyormuş gibi bugün, bölge etnik kökene veya mezhep esası­na dayalı olarak daha da küçük parçalara ayrılmak istenmek­tedir. Osmanlı Devletini parçalarken içindeki gayr-i müslim azınlıkları kullananlar şimdi, müslümanları bölmek için arala­rındaki mezhep farklılıklarını kullanmak istemektedirler.

insanların "Medeniyeder Savaşı" tezi ile meşgul edikleri bir zamanda sömürgeci güçler, "mezhepler çatışmasından medet ummaktadırlar. Bir taraftan farklı kimlikler, kültürel hayatin bir zenginliği kabul edilirken, diğer taraftan bu farklılıklar, savaşların ve huzursuzlukların kaynağı haline getirilerek, bundan faydalan­maya çalışılmaktadır. Aralarındaki inanç ve düşünce farklılıkla­rım kullanarak Müslümanları kendi içinde çatıştırıp zayıflatma, böylece imkanlarım sömürme planları yapılmaktadır.

Eskiden beri farklı kültürden ve değişik inançlardan gelen insanlar, diğerlerinin inanç ve düşüncelerini, hayat tarzını ve dünya görüşünü merak etmiş ve öğrenmeye çalışmıştır. Günümüzde ise değişen sosyo-ekonomik şartlar, farklı ke­simlere mensup insanları birbirleri ile münasebet içerisinde olmayı daha da zorunlu hale getirmiştir. Bu ilişkilerin sağlık­lı olabilmesi için insanların itibar ettiği ve kıymet verdiği de­ğerleri bilmek, ait olduğu sosyal ve kültürel çevreyi tanımak ehemmiyet arz etmektedir.

Gelişen haberleşme vasıtalarının da tesiri ile önceden in­sanlardan sadece sözlü olarak duyduğu inançları kabullenen ve daha çok dağhk bölgelerde veya kırsal alanlarda kendi hal­lerine ve dışa kaplı bir şekilde yaşayan insanların bu hayat tar­zını devam ettirmeleri zorlaşmıştır. Bu durumda insanların bir kısmı dünya görüşüne tesir eden olayları geriye dönük olarak merak etmekte ve inançlarının esasını araştırarak sağlam bir zemine oturtup, daha bilgili bir şekilde onları benimsemeye çalışmaktadır. Bu sebeple biz bu çalışmamızda Ehl-i Sünnet'in itikâdî bir mezhep olarak teşekkülüne kadar olan gelişmeleri ve bu zaman zarfında ulemânın ortaya koyduğu esasları be­lirtmenin yanında bidat fırkalardan ve düşünce sistemlerin­den kayda değer mensubu bulunanların temel görüşlerini de anlatmanın faydalı olacağını düşündük.

Kitabın hazırlanması esnasında mezhep ve fırkaların, düşünce ve inanç sistemlerinin kendi kaynaklarına dayanarak görüşlerini belirttikten sonra o meselede Ehl-i Sünnet e mensup âlimlerin izahlarına da yer vererek okuyucular tarafından mevzunun bü­tün yönleri ile ve doğru bir şekilde anlaşılmasına imkan sağlama­yı düşündük. Çalışmamız esnasında akademik usûl ve esaslara riayet etmekle birlikte okuyucunun anlayacağı bir dil kullanarak, anlaşılması zor hususlara yer vermemeyi tercih ettik.

Bu eserde mümkün olduğu kadar doğru bilgileri aktarmaya çalıştığımız halde istemeden de olsa bir takım yanlış ifadeler olabilir. Böyle bir durumu tespit edip tarafımıza bildirenlere şimdiden teşekkür ederim. Ayrıca bu çalışmamız esnasında bize her türlü yardımı yapan, basılmadan önce okuyup tashih­lerde bulunan bütün dostlarıma şükranlarımı ifade eder, Hz. Allah'tan hayırlara vesile kılmasını niyaz ederim.

Dr. Hasan Gümüşoğlu
Üsküdar, Kasım 2007

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055996017
MarkaKayıhan Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786055996017 
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat